جزییات کتاب
Kültepe, insanoğlunun binlerce yıllık macerasında Anadolu yazılı tarihinin bir “önsöz”ü niteliğinde. Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün neredeyse bir ömrünü verdiği Kültepe-Kaneş araştırmalarından hareketle kaleme aldığı bu benzersiz kitap, Anadolu yazılı tarihinin başlangıcını günümüz okurlarıyla buluşturması bakımından önemli bir eser.Anadolu’da Sosyal Hayat Kadın-Erkek Eşitliği, Evlenme-Boşanma ve Assurlularla İlişkilerYukarıda, Anadolu yerlilerinin sosyal hayatına ışık tutan bazı belgelerin varlığına değinmiştik. Bunlar Anadolu yerlilerinin Eski Mezopotamya’dan farklı bir sosyal yapıya sahip olduklarını göstermektedir. Bu çağda Anadolu’da, kadın ve erkek eşitliği sosyal hayatın özünü oluşturuyordu. Kadın, iş ve yönetimde de kendini kanıtlamıştı. Devletin başında kraliçe bulunduğu gibi, yerli panteonun başında da tanrıça vardı. Yerliler arasındaki kadın ve erkek eşitliğini kanıtlayan evlenme ve boşanma mukaveleleri karşılıklı anlaşma esasına göre düzenlenmişlerdir. Anadolu halkı bunu Assurlulara da kabul ettirmiştir. Yerli tüccarların arşivleri, yerliler arasındaki evlenme-boşanma mukavelelerinin sayısını artırmıştır. Yerli çiftler mal ve mülklerinde eşit haklara sahiptiler; ölüm halinde de mal eşit olarak bölüşülürdü. Boşanma mahkeme kararına bağlıydı. Her iki taraf da boşanma için mahkemeye başvurabilirdi. Bir boşanma davasına ait mahkeme kararlarının birinde suçlu hem para cezası ödemeye, hem de ölüme mahkûm ediliyordu. Ayrı bir boşanma kararında da tarafların birbirlerinden istekleri, iddiaları olmayacağı, buna uyulmaz ise önce gümüş cezası ödeyeceklerine, sonra öldürüleceklerine karar verilmişti. Yerli eşlerin anlaşmazlıkları halinde duruma kral veya veliaht müdahale ediyordu. Evlenmede olduğu gibi boşanma da esaslı şartlara bağlıydı. Yerliler arasındaki boşanmalarda verilen ölüm cezaları Kanis kralı tarafından tasdik edilirdi. Anadolu’ya özgü olan bu âdet, Assur’da yoktur. Assurlu tüccarın Anadolu’daki eşi, ne sebeple olursa olsun, kocasıyla beraber Assur’a gidemezdi; bu durum karışık evlenmeler bakımından anlaşılabilir. Metinlerde tüccarların ilk evlilikten doğan çocuklarının hakları hakkında bilgi yoktur. Uzun süre Assur’dan uzakta kalan tüccarlar, sosyal durumlarına bakılmaksızın iki kadınla evlenme (karışık evlenme) uygulamasını kabullenmişlerdir. Bu tür evliliklerin muhtemel nedeni iş ilişkilerinin her iki tarafın da yararına olacağı düşüncesidir. Kadının statüsüne ve onun etnik kökenine bakılmaksızın, iki evlenme şekli uygulanıyordu; bunda kadın ya ilk eştir (assutum) veya ikinci/düşük eştir (amtum). Yerli kadınlarla evlenen Assurlular da yerli usullere bağlıydılar. Assurluların yerlilerle evlenmeleri satın alma şeklinde olurdu. Evlenmede “levirat” âdeti, yani kocası ölen bir kadının ev içindeki başka bir erkekle evlendirilmesi uygulanıyordu. Anadolu’da yerli bir kadınla evli olan Assurlu’nun, Anadolu içinde, ikinci bir kadınla evlenemeyeceği şahitlerin imzalarıyla belgelenirdi. Anadolu’ya gelen ilk tüccarlar kuşağı eşlerini Assur’da bırakmışlardı; bu kuşağın zengin temsilcisi Pusukin bütün ömrünü Kanis’te geçirmiştir. Yeni tabletler, onun gibi sürekli olarak Anadolu’da çalışmış başka tüccarların da varlığını belirlemektedir. Birinciyi izleyen ikinci ve üçüncü kuşaklar ya eşlerini beraber getirmişler veya yerli iyi bir aile kızıyla evlenmişlerdir. Anadolu’da evli olan tüccar Assur’daki ailesini ihmal etmiyor, onların her türlü ihtiyacını sağlıyordu. Anadolulu eşinden doğan çocuklar birinci ve baş kadının arzusu uyarınca Assur’a gönderilebiliyordu. Eskiden bulunmuş tabletlere göre en az on beş ailenin Anadolulularla karıştığını biliyoruz. Yeni bulunan tabletler bunların sayısını artırdı. Bulunan tabletlerin birinde, ikinci evliliğini yerli biriyle yapan ünlü bir tüccar bu evliliğin kendisine 21/2 kilo gümüşe mal olduğundan şikâyet etmektedir. Yerli kadınlarla evlenmiş Assurluların mukavelelerinde Assur’a döndüklerinde ikinci defa evlenmelerini yasaklayan hükümler vardır. Fakat onlar orada düşük kadınlarla evlenebilirlerdi. Eşin iki sene içinde çocuğu olmazsa, kocasına bir eş satın alır; ancak, çocuk doğar doğmaz koca bu esir eşi istediği yere satardı. Yerli ile evli Assurlu’nun boşanması halinde çocukların ana ile baba arasında bölüşüldüğüne, yani babaya erkek, anneye kız çocuk verildiğine dair mahkeme kararı vardır. Ayrıca Assurlu babaya çocukların bırakılması, anneye de gümüş üzerinden ödenmesi hakkında ayrı bir karar vardır. Kocalar, yerli veya Assurlu olsunlar, boşanmalarda kadınlara para cezası öderlerdi. Yerli ile Assurlunun boşanması halinde ölüm cezası görülmemesi çok önemli bir ayrıcalıktır. Assurluların boşanma davalarını Karum karara bağlardı. Çok daha ender görülmekle beraber, Assurlu bir kadının ikinci evliliğini yerliyle yaptığı belgelenmiştir. Bu metinlere göre Assurlu erkeklerin üç çeşit evlilik yaptıkları anlaşılmaktadır. Evler, evlilik akdiyle bağlanmış eşlere aitti; ayrılırlarsa ikisi arasında paylaşılırdı. Bölüşme mirasla ilgiliyse mirasçılardan birine bırakılırdı. P. Garelli’nin yayınladığı Assurlularla yerlilerin evlendiklerini kanıtlayan bir mektubun içeriği şöyledir : “Baban bana seninle evlenmem için yazdı. Senin yolculuğun (gelebilmen) için adamımı ve mesajımı sana gönderdim. Tabletimi alınca babana göstermeni ve adamlarımla buraya gelmeni rica ediyorum. Yalnızım. Yanımda bulunan ve bana sofrayı kuran bir kimse yok. Eğer sen adamlarımla buraya gelmezsen ben Waÿsusana’da Waÿsusanalı bir kızla evleneceğim. Acele et. Sen ve adamlarım (yolculuğunuzda) gecikmeyin. Buraya gel.” Metinlerde, borç senetlerinde olduğu gibi, boşanmanın da sebebi yazılmıyor. İçgüvey ve nişanlanma âdetlerinin de varlığına işaret eden az da olsa belge vardır. Evlenmede hukuk düzeninin en önemli yönü, kanunun ilk eşin haklarını, miras hukukuyla garanti etmesidir. Evli kadınlar kendi adlarına mukavele yaparlar, onları mühürlerlerdi. Birçok borç belgesi karı-koca tarafından mühürlenmişlerdir. Alacaklı, borçlunun eşini de borçlu sayar, onun garantisini isterdi. Kadınlar, evli veya bekâr olsunlar, kontrata dayanan anlaşmalara ve hukuki işlere karışırlardı.